09 Ekim 2019 Haftalık İhracat Risk Raporu

Manşetlerde

Portekiz: Politika sürekliliği güvencede ama ufukta daha zor zamanlar var

İktidardaki Başbakan Costa’nın Sosyalist Partisi (PS) geçtiğimiz Pazar gerçekleşen genel seçimleri kazandı. Başkanın partisi çoğunluğu elde etmeyi başaramamış olsa da (116 koltuk) 2015 yılı seçim sonuçlarına göre 20 koltuk daha kazanarak 106 üyeye ulaşmayı başardı. 2015-2019 yılları arasında ekonomik büyüme hızlandı ve işsizlik oranı yüzde 12’den yüzde 6,7’ye düştü. Bütçe açığının GSYH’ye oranı yüzde 7,2’den yüzde 0,4’e geriledi (kamu yatırımlarının azalması pahasına) ve kamu borcu GSYH oranı yüzde 130’dan yüzde 119’a indirildi. Başbakan Costa’nın mali disipline bağlılığını dile getiren açıklamalarından dolayı ekonomi politikalarının sürekliliğinin sağlanacağına inanıyoruz. Ortam buna daha az elverişli ve AB’ye karşı olma oranı rekor seviyelerde düşük. Ancak, hükümetin kurulabilmesi için sol kanattan en az bir partinin desteğinin gerekmesi siyasi olarak istikrarsızlığa neden olabilir ve gelir dengesi anlamında yeniden dağıtım politikaları üzerinde baskı oluşturabilir. Costa’nın hâlâ borç yüküyle uğraşması ve kamu hizmetlerine yönelik memnuniyetsizliklerle yüzleşmesi gerekiyor. Ayrıca, birim emek maliyet endeksi artık kriz öncesi zirvesini aştı. 2018 yılı ilk çeyreğinden beri yıllık yüzde 6 artış sergiledi. 2015-2017 yıllarında ortalama artış yüzde 1,4’tü. Bu da ülkenin rekabet gücüne zarar verebilir ve hali hazırda zaten yavaşlayan küresel ticaret ivmesinin ülke üzerinde daha fazla baskı yaratmasına neden olabilir. Geçtiğimiz sene yüzde 2,1 olan büyümenin bu sene yavaşlayarak yüzde 1,7’ye 2020 yılında ise yüzde 1,4’e gerilemesini bekliyoruz.

Euro Bölgesi: Tasarruflar daha fazla ama karlılık daha düşük

2. çeyrekte Euro Bölgesi hanehalkı tasarruf oranı harcanabilir gelirin yüzde 13,3’üne çıkarak 2009 yılı sonundan beri görülen en yüksek seviyeye ve uzun vadeli ortalamasının üzerine tırmandı. Ancak, yatırım oranı uzun vade ortalaması olan yüzde 9’a (harcanabilir gelirin) yakın kaldı. Bu da, hanehalkının belli bir düzeyde iyimser olduğunun bir işareti sayılabilir. Diğer yandan, finansal olmayan şirketlerin (FOŞ) karlılık oranı 2. çeyrekte de azalmaya devam ederek katma değerin yüzde 39,2’sine geriledi. Bunda; daha sıkı finansal koşullar ve daha zayıf bir euronun getirdiği maliyet artışları özellikle de artan birim emek maliyetleri (2017’den beri) etkili oldu. Yine de, ihracata dönük siparişlerde düşüş ve ticari belirsizliklerde rekor dereceye çıkılmış olsa da NFC’nin yatırım oranı, katma değerin yüzde 26’sıyla (uzun vadeli ortalamanın üzerinde) sağlam bir seviyede. Önümüzdeki dönemde; son çeyrekte petrol fiyatlarında beklenen artış, euronun daha fazla değer kaybetmesi ve artan ücretler şirketlerin karlılığı üzerinde baskı yaratmaya devam edecektir. AMB’nin süper yatıştırıcı duruşu sayesinde finansal koşullar istikrara kavuşacaktır.

Fransa: İhracat herşeye rağmen artıyor

Ağustos ayında artan ticari belirsizlikler, yılın ilk yarısında Çin’e yapılan ihracatta 2 milyar euroluk artış olmasına rağmen son iki aydır görülen düşüşe rağmen (-0,6 milyar euro) Fransa, ihracatını arttırmaya devam edebildi (yıllık +2 milyar euro) ve sene başından beri kümülatif olarak 16 milyar euroluk ihracat artışı yakaladı. Fransa’nın ticari kazanımları halen canlı görünüyor. Sene başından bu yana ihracattaki artışın asıl kısmı ABD’ye olan ihracat ile sağlandı (+3,7 milyar euro) ve bunda öncelikle havacılık ürünleri belirleyici oldu (+3 milyar). Ancak, bitmiş uçaklar (ki DTÖ’nün AB’nin Airbus’a sübvansiyonlarını haksız bulmasından sonra bu uçaklar ABD tarafından yüzde 10’luk ek gümrük vergisine tabii olacaklar) bu toplamın (3 milyarın) sadece +0,3 milyarlık kısmını oluşturuyor. Uçak motorları 2,2, parçaları ise 0,5 milyar euroluk (ABD’nin ek gümrük vergisine tabii olmayacaklar) kısmını oluşturuyor. Genel olarak bakıldığında, 18 Ekim’de ABD’nin Fransa’dan ithal edilecek ürünlere getireceği ek gümrük vergilerini (ki bunlar Fransız şaraplarına -şampanya hariç- getirilecek yüzde 25’lik vergileri de içeriyor) uygulamaya koymasından itibaren bir yıl içinde Fransa’nın 1 milyar euroluk bir kayıp yaşaması (ABD’ye 1 milyarlık ihracat potansiyelini başkalarına kaptırması) bekleniyor. Yine de, ABD’ye ihracatta yaşanan mevcut artış eğilime bakılırsa (son iki yılda +8 milyar) Fransa tüm vergi artışı söylemlerine rağmen 2020’de yine ABD’ye olan ihracatında 1 milyar dolarlık artışı yakalar görünüyor (yani, 2020’ye kadar ABD’ye olan toplam ihracat artışının +10 milyar euroya ulaşması bekleniyor).

Suudi Arabistan: Yeniden resesyonda

Son veriler, 2. çeyrekte mevsimsellikten arındırılmış reel GSYH’nin çeyreklik bazda yüzde 0,6 azaldığına işaret ediyor. İlk çeyrekte de kayıp yüzde 0,4’tü ve üst üste ikinci çeyrekte de reel GSYH’nin küçülmesi ekonominin resesyona girmiş olduğunu doğruluyor. Yıllık olarak bakıldığında büyüme ilk çeyrekte yüzde 1,7’yken 2. çeyrekte daha da hız kaybederek yüzde 0,5 oldu. 2. çeyrekteki yavaşlama tamamen petrol sektöründeki yıllık yüzde 3’lük küçülmeden kaynaklandı. 2018 yılı son çeyreğinde söz konusu sektörün büyümesi yıllık yüzde 7,1’ken bu senenin ilk çeyreğinde yüzde 1’e gerilemişti. Bunda; OPEC, Rusya ve diğer başlıca petrol üreticilerinin üretimde kesintiye gitmeleri etkili oldu. Diğer yandan, ilk çeyrekte yıllık yüzde 2,1 olan petrol dışı sektörlerde büyüme hızlanarak yıllık yüzde 2,9’a tırmandı. Önümüzdeki döneme bakacak olursak, Eylül ayında petrol üretim altyapısına yönelik hava saldırılarının ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri bu alanlardaki yeniden inşaat çalışmalarıyla kısmen telafi edilecek olsa bile yılın kalanında ülke için ekonomik görünüm biraz kasvetli. Petrol dışı sektörlerde büyümenin sağlam kalmasını bekliyoruz. Ancak, devam eden petrol üretim kesintileri (2020 yılı Mart ayına kadar uzatıldı) büyüme üzerinde baskı yaratmaya devam edecektir. Diğer yandan, daha düşük petrol fiyatları da mali manevraları zorlaştıracaktır. Kamu harcamaları 2. çeyrekte yıllık olarak yüzde -3,6’yla çoktan azalmaya başladı. Eylül ayında 2019 yılı için yaptığımız yüzde 1,2’lik büyüme tahminimizi büyük ihtimalle önümüzdeki haftalarda belirgin şekilde aşağı yönde revize etmek zorunda kalacağız.

Mercekteki Ülkeler

ABD: Son veriler zayıf geldi

Eylül ayı istihdam raporu karışık sinyaller verdi. Ekonomi, beklenen 145 bin kişilik istihdamdan daha azını yaratmış olmasına rağmen (+136 bin kişilik) önceki 2 ay yaratılan istihdam yukarı yönde 45 bin kişilik revize edildi. Perakende sektöründe 11 bin kişilik istihdam kaybı oldu. Bu da üst üste yedinci aydır ve son 13 ayda da 11.kez istihdamda kayıp demek. İmalat sanayiinde 2 bin kişilik istihdam kaybı yaşandı. İstihdam olanaklarındaki yıllık artış bir sene önceki yüzde 1,8’den yüzde 1,4’e geriledi. Saatlik ücretler sabit kaldı ama yıllık olarak bakıldığında yüzde 3,2’den yüzde 2,9’a geriledi. İşsizlik oranı, beklenmedik bir şekilde yüzde 3,7’den yüzde 3,5’e yani son 50 yılın en düşük oranına geriledi. Eylül ayında, imalat sanayii dışı ISM endeksi 56,4 seviyesinden son üç yıldan fazladır görülen en düşük seviye 52,6 puana geriledi. Yeni siparişlerde de 6,6’lık keskin bir düşüş vardı -53,7 seviyesiyle yine üç yıldan fazladır görülen en düşük seviye. Endeksin “istihdam” alt bileşeni ise 50,4 seviyesiyle son beş yılın dibini gördü. Üretici bazında enflasyon Eylül ayında beklenmedik bir şekilde düşerek hem manşet hem de çekirdek oranda aylık yüzde 0,3 geriledi. Yıllık olarak bakıldığında manşet üretici enflasyonu yüzde 1,8’den keskin bir şekilde yüzde 1,4’e gerilerken çekirdek oran yüzde 2,3’ten yüzde 2’ye indi.

Türkiye: Enflasyondaki düşüş yeni bir faiz indirimini tetikleyecektir

Ağustos ayında yüzde 15 oran enflasyon Eylül ayında tüketici fiyatlarında beklenenden de fazla düşüş oldu ve enflasyon yıllık yüzde 9,3’e geriledi. Temmuz 2017’den beri enflasyon ilk kez yeniden tek hanelere döndü. Bu da, Merkez Bankası’nın 24 Ekim’de gerçekleştireceği bir dahaki toplantısında faiz oranında bir kez daha indirime gitme ihtimalini arttırıyor. Ancak, banka, indirimde çok cesur davranırsa (350 baz puan veya daha fazlası) ülkenin yüz yüze olduğu diğer sorunlarla birlikte ele alındığında bu durum döviz kuru istikrarsızlığına yönelik riskleri bir kez daha arttırabilir. Öncelikle, Eylül ayında enflasyonda yaşanan düşüşün yüzdelik bazda 5,7 puanlık kısmının bir sene önce enflasyondaki yüzdelik bazda 6,7 puanlık artışın yarattığı baz etkiden kaynaklandığı unutulmamalı. Zaten, enflasyona aylık olarak bakıldığında Ağustos ayındaki yüzde 0,86’lık artışın Eylül ayında yüzde 0,99’a çıktığı görülüyor. 2019 yılı sonuna kadar aylık yüzde 0,9’luk enflasyon olacağı varsayıldığında yıllık enflasyon Aralık’ta yeniden yüzde 11,4’e tırmanabilir. İkinci olarak, geçtiğimiz hafta hükümetin 2020-2022 dönemine ait gerçekçi olmayan varsayımlara dayalı Yeni Ekonomik Program’ı açıklamasından sonra TRY çoktan değer kaybetmeye başladı. Üçüncü olarak, Türk askeri kuvvetlerinin Suriye’nin kuzeydoğusunda bugün başlattığı operasyon, piyasaların Türkiye ekonomisine yönelik beklentilerinde ek bir bozulma yaratabilir.

Afrika: Belirsiz finansman daha yüksek ülke riski demek

2018 yılındaki yüzde 2,7’lik büyümeden sonra Afrika 2019-2020 yıllarında büyümede bir yavaşlamayla (yüzde 1,9) karşı karşıya. Tarım sektöründe zayıf mahsul ve petrol ve sanayiye yönelik metallerde üretim ve fiyatlardaki düşüş Nijerya (2019’da +yüzde 2), Güney Afrika (+yüzde 0,5), Cezayir (+yüzde 1) ve Angola (-yüzde 0,5) gibi büyük ekonomilerde büyüme üzerinde baskı yaratıyor. Aynı durum ihracatı da olumsuz etkiliyor ve daha büyük finansman boşlukları yaratıyor. Mali düzenlemeler bu duruma karşı bir çözüm olsa da sübvansiyonların ciddi siyasi maliyetleri var (örneğin, Zimbabwe ve Sudan, bknz. 17 Nisan tarihli Haftalık Rapor). Çünkü daha yüksek ekmek veya petrol fiyatları satınalma gücünden çalıyor. Diğer bir çare, eğer bulunabilirse piyasalardan borçlanmak olacaktır: örneğin, Güney Afrika 5 milyar

dolarlık bir Eurobond çıkardı ve Eskom’u desteklemeye yetecek finansmanın çoğunu bulmuş oldu ama ülke, henüz uzun dönemde fonlama ihtiyaçlarını sınırlayacak net bir çözümü ortaya koyabilmiş değil. Başka bir yöntem ise fonlama ihtiyaçlarını şeffaf olmayan veya gizli borçlarla finanse etmek; Zambiya’nın 515 milyon dolarlık açıklanamayan mali geliri böyle bir şey olsa gerek. Ancak bu durum, kısa vadeli finansman çözümü yaratırken genel olarak ülkenin “borç ödeme kabiliyeti”ni tehlikeye atıyor.

Vietnam: İhracat büyümeyi sürüklemeye devam ediyor

İlk tahminlere göre reel GSYH büyümesi 3. çeyrekte artarak yıllık yüzde 7,3 oldu. 2. çeyrekte büyüme yüzde 6,7’ydi. Böylece 1.çeyrek -3. çeyrek döneminde ortala büyüme yüzde 7’ye çıkmış oldu. 2. çeyrekte yüzde 2 olan tarımsal büyüme 3. çeyrekte biraz yavaşlayarak yüzde 1,5’e geriledi. Diğer yandan, hizmetler sektöründe, kısmen daha güçlü yurtiçi tüketim sayesinde artan ücretler ve orta sınıf nedeniyle büyüme hızlandı ve 2. çeyrekte yüzde 6,9’ken 3. çeyrekte yüzde 7,1’e çıktı. Sanayi ve inşaat sektörlerinde büyüme 3. çeyrekte yüzde 9,1’den yüzde 10,1’e çıkarak ciddi şekilde hızlandı. Bu da daha güçlü bir dış talebin göstergesi. 3. çeyrekte reel mal ve hizmet ihracatı yıllık yüzde 8’in üzerinde artarken nominal mal ihracatı yıllık bazda yüzde 13,6 ve çeyreklik bazda yüzde 11,3 arttı. Şirketler üretimlerini Çin’den Vietnam’a kaydırdıkları için Vietnam, ABD ve Çin arasındaki ticari anlaşmazlıktan faydalanmaya devam ediyor. Ancak, bu noktada temkinli olmak lazım. Vietnam ekonomisi hâlen küresel talebe çok bağımlı, özellikle de Çin anakarasından, ABD’den ve AB’den gelen ve buralarda da talebin 2020 yılında yavaşlayacağına dair beklentiler var. Ülkenin büyümesinin 2019 ve 2020 yıllarında sırasıyla yüzde 6,9 ve yüzde 6,5 olmasını bekliyoruz.

 

FERAGATNAME

Bu değerlendirmeler, her zaman aşağıdaki feragatnameye tabidir. Bu materyal, bir Allianz şirketi olan Euler Hermes SA tarafından yayınlanmıştır ve sadece bilgilendirme amaçlıdır, tavsiye amaçlı değerlendirilmemelidir. Bu bilginin alıcıları kendi bağımsız değerlendirmelerini yapmalıdır ve sadece bu bilgilere dayanarak harekete geçmemelidir. Bu materyal, bizim onayımız olmaksızın çoğaltılmamalı ve hiçbir belgeye eklenmemelidir. Yasaklanmış̧ olabileceği hiçbir yargı alanında dağıtımına kalkışılmamalıdır. Bu bilginin güvenilirliği bağımsız olarak Euler Hermes tarafından doğrulanmamıştır ve bilginin doğruluğu ile bütünlüğü hakkında Euler Hermes hiçbir şekilde (söyleyerek veya ima yoluyla) temsil veya garantide bulunmamakta, bu bilgiye güvenmek ve onu kullanmak nedeniyle doğabilecek hiçbir sorumluluk ve yükümlülüğü kabul etmemektedir. Aksi belirtilmedikçe, sadece Euler Hermes Finans Departmanı’nın tüm görüş ve tahminleri bu tarihten itibaren hiçbir bildirim olmaksızın değiştirilebilir. Euler Hermes SA, Fransa Mali Pazar Yetkilisi tarafından yetkilendirilmiş ve düzenlenmiştir. Bu değerlendirmeler aşağıdaki feragatnameye tabidir. Geleceğe Dair İfadelerle İlgili Temkin Notu: Burada yer alan ifadelerin bazıları gelecekle ilgili beklentiler ve yönetimin mevcut görüş ve varsayımlarına dayalı ileriye dönük ifadeler olabilir. Bu ifadeler bilinen ve bilinmeyen riskler içerdiğinden bu durum, gerçek sonuçların, performansın veya olayların, bu ifadelerde belirtilen veya ima edilenden farklı olmasına yol açabilir. Metin içeriği gereği ileriye yönelik ifadelerin yanı sıra “olabilir”, “olacaktır”, “olmalıdır”, “beklenmektedir”, “planlanmaktadır”, “amaçlanmaktadır”, “beklemektedir”, “inanmaktadır”, “tahmin etmektedir”, “öngörmektedir” veya “devam etmektedir” gibi kelimeler ileriye yönelik ifadelere örnek teşkil etmektedir. Gerçek sonuçların, performansın veya olayların, bu ifadelerde belirtilenden farklı olmasına yol açan sebepler, bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla şöyle sıralanabilir: (i) genel ekonomik koşullar özellikle de Allianz SE’nin temel iş kolundaki ve ana pazarlarındaki ekonomik koşullar, (ii) gelişmekte olan piyasalar da dahil olmak üzere finans piyasalarının performansı, (iii) sigortalı zarar olaylarının ciddiyeti ve sıklığı, (iv) hastalık ve ölüm oranları ve trendleri, (v) kalıcılık seviyeleri, (vi) kredi temerrütlerinin boyutu (vii) faiz oranları, (viii) euro-dolar paritesi de dahil olmak üzere döviz kurları, (ix) değişen rekabet düzeyleri, (x) para yığılması ve Avrupa Para Birliği de dahil olmak üzere kanun ve yönetmeliklerdeki değişiklikler, (xi) Merkez Bankalarının ve/veya yabancı hükümetlerin politikalarındaki değişiklikler, (xii) şirket alımlarının etkileri ve ilgili birleşme konuları, (xiii) yeniden yapılanma önlemleri ve (xiv) genel rekabet faktörleri (her durum için yerel, bölgesel, ulusal ve/veya global bazda). Bu faktörlerin çoğunun terörist faaliyetlerin sonucunda meydana gelmesi veya kuvvetlenmesi daha muhtemeldir. Burada bahsi geçen konular zaman zaman Allianz SE’nin ABD Menkul Kıymetler ve Borsalar Komisyonu’na sunduğu dosyalarda açıklanan riskleri ve belirsizlikleri de içerebilir. Grup, burada yer alan geleceğe dair bilgilerin güncellenmesi konusunda hiçbir yükümlülük üstlenmemektedir. 

BİZİ TAKİP EDİN